Kula; Katakekaumene (yanık yöre) yanıklar ülkeside denir. 2000 yıl önce patlayan yanardağ sonucu her tarafın kül olması sebebiyle bu isimle anılmıştır. Peribacaları Burgaz köyü sınırları içindedir. Kaç yüz yılda veya kaç bin yılda meydana geldi bilinmez.
Haziran ayında Ankara istikametinden Kuşadası'na gidiyoruz. Sabah gün ağarmaya başlarken Kula sınırlarına girmek üzereyiz. Geçmişte volkanik olayların olduğu bir bölgedir Kula. Volkanik olayın ve erezyonun yanı sıra dağlardan inen sel sularının ve rüzgarların aşındırmasıyla oluşmuş, seyrine doyum olmayan tabiat harikası bir doğa olayıdır peribacaları.
Kula’ya 16 km kala sağda Kula Peribacaları tabelasını görüyoruz. Ortalama 6-7 dakika kadar sonra tırmanış ile tam tepedeyiz. Seyrine doyum olmayan mükkemmel bir manzara karşımızda. Güneşin doğuşu ise ayrı bir güzellik, sanki bizi selamlıyor. Her taraf sessiz sakin. Sadece hafif bir rüzgâr sesi kulaklarımızda. Gediz nehri önümüzde.
Biraz daha yukarı çıktığımıza ise eski bir harabelik görüyoruz. Kimbilir belki 1000 yıllık veya 2000 bin yıllık. Konum itibarı ile baktığımızda her yöne hakim bir tepe. Çok rahatlık ile her yeri görülebiliyorsunuz. Büyük ihtimal ile kale kalıntısı olsa gerek.
Bu mükkemmel doğa olayı yapısına dokunmak bile çok büyük haz veriyor insana. Biraz ürkütücü olsa bile. Güneş yavaş yavaş kendini belli etmeye başladı. Vadi yavaş yavaş belirmeye başladı.
Buradan ayrılarak Kula merkezde 10 km mesafedeki Emre Köyü'ne geçiyoruz. Yunus Emre ve hocası Tabduk Emre’nin mezarını ziyaret ediyoruz. Müthis bir atmosfer. Oradan da Kula merkezde kısa bir gezinti yapıyoruz .
Kula ilçesinin tarihi eski yapılara ve bulgulara bakıldığında en az 2000 yıl öncesine dayandığını görmekteyiz . Aynı zamanda eski bir Osmanlı kasabasıdır. Ahşap, alçı ve kalem işi gibi zengin görünümlü evleri Osmanlı sanatının başarılı örneklerindendir. Tarihi Kula evlerinin hepsinde bir avlu ye alır. Genellikle iki katlı olup, kerpiç dolgulu, zemin katı genellikle taş, taşıyıcı sistemi ağaç yapı tekniği ile inşa edilmiş ahşap yapılardır. Daracık taş döşeli arnavut kaldırımlı sokaklarıyla, çukur çeşmeleriyle yalnız Türkiye’nin değil belki de dünyada eşi az rastlanır bir ilçedir. 18.yy da başlayıp 19.yy da devam eden yapı tipiyle Kula tipik bir Osmanlı Kent dokusuna sahiptir. Gerek bu dönem gerekse daha eski dönemlerine bakıldığında tarihi ve doğal güzellikleriyle açık hava müzesi gibidir.
Bizans dönemindeki ismi Opsikion olan Kula'ya, 1075 yılında Anadolu'ya gelen Türkmen aşiretleri yerleşmişlerse de aslında Kula ve çevresi 1233 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaettin Keykubat zamanında Türklerin olmuş. Kula’nın Türk dönemi tarihi, özellikle Germiyan beyliği’nden başlayarak açıklağa kavuşmuştur. Kula Anadolu Beylikleri zamanında Germiyanoğulları Beyliğine başkentlik etmiş l428 yılında Osmanlıların idaresine geçmiştir.
15 Mayıs 1919'da Yunanlılar, İtilaf Devletlerinin de desteğiyle, bütün Ege Bölgesi'ni işgal etmek maksadıyla, İzmir'e asker çıkarmış, 28 Haziran 1920 tarihinde Kula ilçesini işgal etmiştir.30 Ağustos 1922 tarihinde Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılması ile birlikte dağılan Yunan kuvvetleri İzmir’e doğru kaçmaya başlamış, düşmanı takip eden Kolordu komutanı Fahrettin Altay, komutasındaki 2. süvari birliği ile 4 Eylül 1922 günü Türk Kuvvetleri Kula’ya girmiş, şehir işgalden kurtarılarak yeniden milli yönetim altına alınmıştır.
Kula aynı zamanda dokumacılığı ilede ön plandadır. Selçuklulardan miras kalan el dokuması halılar Türk toplumunun en önemli kültür öğelerinden biridir. Bunun yanı sıra başka gezilecek yerlerine baktığımızda yanardağ kraterinin olduğu bölge Jeopark milli parkı, türbeleri, Roma ve Bizans döneminden kalma eserleri, Selçuklu, Germiyanoğlu ve Osmanlı döneminden kalma Han, haman, cami, kervansaray ve köprülerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder